Sanayi 4.0’ın konuşulduğu günümüzde, üniversite camiasının sorumluluklarını yerine getirebilmesi ve ülkemizin gelişmiş ülkeler statüsünde sınıflandırılabilmesi için girişimcilik kavramına hak ettiği değerin verilmesi, iş dünyası ve diğer paydaşların üniversite karar süreçlerinde yer alması ve multidisipliner çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir.
Multidisipliner (çok disiplinli) çalışmalar
Türkiye’de üniversitelerin en büyük eksikliklerinden bir tanesi multidisipliner yaklaşımların hem eğitim metodolojileri açısından hem de proje yönetimi açısından uygulamaya alınamamasıdır.
Multidisipliner dersler ve uygulamalar sayesinde farklı bölümler ve fakültelerde okuyan öğrencilerin vizyonları farklılaşacaktır. Özellikle girişimcilik ve benzeri konularda üniversite genelinde açılacak dersler, gerçekleştirilecek çalıştaylar sayesinde ve diğer etkinlikler öğrencilerin mezuniyet sonrasındaki hayata adapte olmalarını hızlandıracaktır.
Örneğin aynı erp laboratuvarında benzer dersleri alan teknik ve sosyal bilimler alanındaki öğrenciler iş hayatının zorlukları olan; fon sıkıntısı ve finansal kaynaklara erişim, stok maliyetleri ve ürün çevrim süresi, satış ve alacak kalitesi problemleri, nakit akışı yönetimi ve sabit harcama analizleri, sipariş ve üretim planlaması gibi birçok alanda pratik yapma şansına sahip olacaktır.
Bunun içinde multidisipliner bir yaklaşımla öncelikle akademisyenlerin aynı vizyonu paylaşmaları ardından da aynı veri ortamında adeta sanal bir işletme yönetimi pratiği gerçekleştirilmesi ve nihayetinde stratejik işletme fonksiyonlarının uygulamalarının hayat bulması gereklidir.
Bu örnekler sadece sosyal bilimler ile sınırlandırılamaz makine mühendisliği alanında bir akademisyenin ve öğrencinin tıp fakülteleri ile ortak çalışma yapabilmeleri ve ortak bir zeminde proje geliştirebilmeleri ciddi anlamda arge projelerinin sayısını ve nihayetinde patent sayılarını olumlu yönde etkileyecektir.
Bölge üniversitesi ve kaynakların etkin kullanımı
Türkiye’de hemen hemen her ilde üniversite ve benzer fakülteler kurulmuştur. Üniversite sayılarının ve buna bağlı olarak öğrenci sayılarının artması güzel bir gelişmedir fakat belli bir amaca hizmet etmeyen büyüme beraberinde bazı problemleri de getirecektir.
Türkiye’de bölge üniversiteleri güçlendirilmeli ve seçilecek uzmanlık alanlarındaki kaynaklar daha etkin kullanılmalıdır. Örneğin İç Anadolu bölgesinde büyükşehirler haricindeki her ilde benzer fakülteleri ve bölümleri birleştirerek hem akademisyen hem de öğrenci kontenjanları birleştirmek böylece laboratuvar imkanlarını daha etkin kullandırmak mümkün olacaktır.
Örneğin İç Anadolu bölgesinde 13 ilden 5 büyükşehir hariç 8 ilde bulunan üniversitelerin hepsinde işletme, iktisat bölümleri ile ve elektronik ve bilgisayar mühendisliği bölümleri vardır. Halbuki coğrafi olarak birbirine yakın olan illerdeki işletme bölümlerinin sayısını azaltıp 8 üniversiteye dağılmış haldeki akademisyen sayısını ve öğrenci sayısını maksimum 3 üniversitede toplamak kaliteyi ve uzmanlaşmayı artıracaktır. Benzer bütünleştirme çalışmaları mühendislik ve fen edebiyat fakültelerinde de yapılabilir.
Bölge üniversitesi projeksiyonunu geliştirip uygulamaya aldığımız takdirde akademisyen yetersizliği ile laboratuvar ve bilgisayar altyapılarındaki yetersizlikler başta olmak üzere pekçok problem çözüme kavuşmuş olacak, eğitim kalitesi yükselecek, kaynaklar daha etkin kullanılmış olacaktır.
Girişimcilik
Girişimcilik insanın hamurundadır. İstatistikler, günümüzde üniversite öğrencilerinin yüzde 43’yle karşılaştırılınca, lise öğrencilerinin yüzde 61’i çalışan olmaktansa girişimci olmak istiyor. Fakat pekçok bireyin geliştirilebilecek özellikleri olmasına rağmen zaman içinde eğitilmeyen yetenekler kaybolup gitmektedir. Kaybolan gençlik yakın gelecekte problemli aile hayatları ve psikolojik sorunları olan yarınlar anlamına gelmektedir.
Ülkelerin geleceği; bilgisayara dayalı geliştirilecek projelerde, alınacak patentlerde ve daha da önemlisi bu çıktıların markaya ve gelire dönüştürülmesindeki stratejiye bağımlı hale gelmiştir.
Bu aksiyonları gerçekleştirecek kişilerse hayallerini devlet memurluğu süsleyen kişiler değildir. Kabına sığmayan hayalleri olan, bu hayalleri gerçekleştirecek bilimsel altyapıya sahip ve ihtiyaç duyacağı finansal fonlara nasıl erişebileceğini öngören girişimcilerdir.
Hayal kurmayan insandan girişimci kartviziti çıkmayabileceği gibi girişimciliğin yaş sınırı da yoktur. İnsanın sınırı kendi korkularıdır.
Girişimci sayıları ile alınan patent sayıları doğru orantılıdır, teknoloji temelli patent sayıları ile üretim ve istihdam oluşturma kapasiteleri doğru orantılıdır. Üniversite çağında girişimcilik desteği verilen ülkeler gelişmişlik seviyesini yukarı çekebilmektedirler.
Üniversiteler iş dünyasına ne kadar destek veriyor sorusu sürekli gündeme gelmekte. Üniversiteler maalesef iş dünyasının beklentilerine uygun mezunları yetiştirememektedir. Geleneksel eğitim metodları ve ders içeriklerinin güncellenmesi, teknik alanlarda laboratuvar destekli eğitimlerin uygulamalı gerçekleştirilmesi ve sosyal bilimlerde de vaka tabanlı eğitimlerle eğitim metodolojilerinin revize edilmesi gereklidir.
Üniversitelerde sanayi işbirlikleri gündeme geldiğinde maalesef sadece mühendislik bilimlerindeki proje destekleri gündeme gelmekte ve görüşmeler maddi desteğin ötesine geçememektedir. Maddi desteklerin vizyon olduğu üniversitelerde sanayi işbirliği çalışmalarından da ciddi bir dönüşümün çıkması ihtimali yoktur.
Türkiye’de de bu alanda üniversite yönetimlerinin artık iş dünyasına kulak vermesi ve girişimci ruhuna hakettiği değeri vermesi gerekmektedir.
Bir yanıt yazın