Türkiye Risk Raporu 2025
Toplumsal Risklerin Yükselişi mi? Toplumun Çöküşü mü?
Türkiye Risk Raporu’nun 6. serisi olan 2025 yılı raporu ile bu yıl da sizlerle birlikteyiz. Bu çalışmanın temel hedefi ulusal düzeyde kamu kesiminin ve özel sektörün karşılaşabileceği anahtar risklerin tanımlanması ve değerlendirilmesidir. Bu çalışma sonuçları itibarıyla işletmelerin üst yönetimine ve kamu kesimi yöneticilerine kurumsal stratejilerinin oluşturulması ve güncellenmesi aşamasında rehber doküman olma hedefindedir.
Türkiye Risk Raporu ilk yayınlandığı yıldan itibaren binlerce profesyonel tarafından okunan, üzerine notlar alınan, şirketlerin yıllık faaliyet raporlarında atıf alan, uluslararası proje raporlarında sayfalarca alıntı yapılan ve daha da önemlisi gelenekselleşen bir rapora dönüşmüştür.
Zaman zaman ülkemiz ve bölgemizde terör saldırıları, savaşlar, insanlık dramları ve her türlü olumsuz olayla karşılaşsak da bu ülkenin bize ait olduğu ve gelecekte de bize ait olması bilinciyle tüm hayatımızı şekillendirmeye çalışıyoruz.
Yıllar içinde Türkiye için koşullar ve veriler çok olumluya dönmese de Türkiye ekonomisi dinamik yapısı ile gelecek yıllar için büyüme ve gelişme potansiyeli taşımaktadır.
2025 yılı sonuçları ve risk sıralaması Türkiye’nin toplumsal çözülme eşiğinde olduğunu ve kamu kaynaklarının toplumsal problemlerin çözümünde kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
2024 yılı raporunda ana temayı ’Geleceğini Kaybeden Ülke’ olarak belirlemiştik. 2025 yılı ana temasını da ‘Toplumsal Risklerin Yükselişi mi? Toplumun Çöküşü mü?’ şeklinde belirledik
Uzun yıllara yayınlan ekonomi kökenli problemlerin artık toplumun tüm kesimlerine yayıldığını ve krizin maliyetinin eşit dağıtılmamasından kaynaklı toplumsal risklerin öne çıktığını görmekteyiz.
2025 yılı risk sıralamasında ilk 10 risk arasında tam 7 adet toplumsal riskin yer alması aslında problemlerin sanıldığından daha fazla olduğunu ve daha fazla sürdürülemeyeceğini göstermektedir.
İlk 10 risk arasında yer alan diğer riskler ise jeopolitik risklerdir. Bu sonuç ilk defa karşılaştığımız bir durumdur. Jeopolitik istikrarsızlık riski, ülkeler arasındaki ekonomik çatışmalar ve göç riski üst sıralarda yer alarak dikkat çekmektedir.
1 yılı aşkın süredir Ortadoğu’da yaşanan savaş ve savaşın büyüme potansiyeli, Filistin kökenli göç dalgasının başlamış olması, İran ve İsrail arasında savaş gerginliği bu yıl risk sıralamasında jeopolitik risklerin 2025 yılı risk sıralamasında 1. sıraya yükselmesine neden olmuştur.
2025 yılında tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye ekonomisini ve Ortadoğu coğrafyasını Trump etkisi saracaktır. Trump yeni dönemini muhtemelen gümrük vergisi tarifeleri ile açacak, bir yandan bazı savaşları bitirirken diğer yandan yeni savaşları başlatacak veya başlamasına yol verecektir.
Türk ekonomisi açısından, maliye politikaları ile desteklenmeyen para politikalarının uzun vadeli planlama yapmayı zorlaştırdığı bir yıla giriyoruz. Uygulanan para politikasının kısmen başarılı olması piyasa kökenli risklerin göreceli olarak düşük skorlanması ile sonuçlanmıştır.
2024 yılı risk sıralamasında 1. sırada yer alan beyin göçü riski 2025 yılı sıralamasında 5. sıraya gerilemesine rağmen etki ve olasılık açısından skor ağırlığını kaybetmemiştir.
Zorunlu göç kaynaklı yaşanan problemler ve gelecek yıllarda zorunlu göçlerin devam etme ihtimalinin yüksek olması, komşu ülkelerde yaşanan iç karışıklıklara ek olarak 2024 yılında Gazze’nin işgali ve savaşın İran ile yoğunlaşma ihtimali Türkiye açısından öngörülebilirliği son derece zorlaştırmaktadır. Göç riski, hayatımızı neredeyse her gün etkilemesine rağmen toplumsal problemler o kadar yüksek ki göç riski 8. sırada yer almıştır.
2025 yılı risk raporu için ana tema olarak toplumsal problemler seçilmiş ve buna bağlı olarak toplumsal risklerin yönetimini gönüllü olarak üstlenen, çoğunlukla bireyler tarafından faaliyetlerine destek bulan, topluma bir anlamda nefes alma fırsatı veren STK’lar geleceğe ulaşabilmemiz için çok önemli fonksiyonlar üstlenmektedir.
Bu çerçevede 2025 yılı risklerine paralel olarak çocuk hakları, eğitim eşitliği ve kadın hakları ile sokakta kalan evsizlere yönelik çalışmaları ile öne çıkan STK’lara raporda yer verdik. STK liderleri ile faaliyetlerini riskler odağında konuştuk ve faaliyetlerini sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları gönüllü ve bağışçı desteğine yönelik beklentilerini sizlere aktarmaya çalıştık.
Enflasyonla mücadelede hane halkı belirleyici bir öneme sahiptir ama henüz hane halkı ikna olmuş değil, enflasyon beklentisi ağırlıklı olarak %41’in üstünde şeklindedir.
Makro politikalar 2025 yılında TL’nin değerli olması şeklinde olacaktır. Bu durum tek başına uzun vadede sürdürülebilir değildir fakat ihracatçı kesime yönelik uygun maliyetli krediler ile kurdan kaynaklanan kayıpların telafi edilmesi ve sürecin yönetilmesi amaçlanmaktadır.. Bu açıdan konu ihracat ağırlıklı şirketler için maliyetlerin yükselmesi, fiyatlama problemleri ve pazar kaybı anlamında gelmektedir. Bu noktada uygun fonlu krediler devreye girmekte firmalar faiz arbitrajı ile kayıplarını telafi etmeye çalışmaktadır.
Kurun enflasyon karşısında baskılanması politikasına devam edileceği varsayımı altında uygun maliyetli krediye erişimi olan firmaların göreceli olarak kayıplarını telafi edeceğini KOBİ ölçeğinde firmalar içinse yüksek maliyetlerin devam edeceğini öngörebiliriz.
Alacak riski 2025 yılında da yakından izlenmesi gereken kritik bir göstergedir. Krizin derinleştiği bu dönemde konkordato başvurularının 2024 yılı tamamında yaklaşık 2500’lerde seyretmesi, rapora yansıdığı alacak riskinin ağırlıklı olarak %3 ve altında kalması genel olarak kritik seviyelerden uzakta olduğumuzu göstermektedir.
Verimlilik 2025 yılında şirketlerin ajandasında hiç olmadığı kadar önemli yer tutacaktır. Krizle birlikte siparişlerin küçüldüğü, stok yönetiminin öne çıktığı, müşteri ve tedarikçi performansını yönetmenin karlılığın ayrılmaz bir unsuru haline geldiği dönemdeyiz.
Verimliliğin sıklıkla gündeme geldiği bugünlerde otomasyon (RPA) projeleri ile birlikte yapay zeka projelerinde başarılı uygulamalar ciddi anlamda rekabet avantajı sağlarken maliyet tasarrufları getirebilir. Bu noktada devletin teşvikler, istisnalar ve benzeri destekleri sektör ve firma verimliliklerine paralel düzenlemesi ve verimlilik artışına öncü olması gerekmektedir.
2025 yılında jeopolitik belirsizliklerin artışı, Merkez Bankalarının altın rezervlerini artırma politikası ve yaptırımlar etkisiyle altındaki hareketliliklerin yakından izlenmesi gerekmektedir.
İklim değişikliği riski listede sonlarda çünkü hem bireyler hem de şirketler daha kritik ve acil sorunlarla karşı karşıyadır. Henüz temel ihtiyaçların karşılanması aşamasından iklim değişikliği ile mücadele noktasına hem kamu kesimi hem de şirketler dünyasında henüz gelmiş değiliz.
Türkiye, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından 21 Ekim 2021 tarihinde gri listeye alınmıştır. Bu liste, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede stratejik eksiklikleri bulunan ülkeleri belirtmektedir. Türkiye, gerekli düzenlemeleri yaparak 28 Haziran 2024 tarihinde bu listeden çıkarılmıştır. Gri listeden çıkışla birlikte yurt dışı finansal operasyon süreçlerinde yaşanan problemlerin kısmen azalacağını öngörebiliriz.
Acı tecrübe ve hayal kırıklığı; deprem riski ve İstanbul bölümü için alanında uzman akademisyenlerle görüşülmüş, ancak deprem hazırlıklarına yönelik geciken aksiyonlara ilişkin ilgili kurumların kayıtsızlıkları nedeniyle risklerin yeniden araştırılmasının sınırlı bir katkı sağlayacağı değerlendirilmiş, bundan dolayı Deprem Riski ve İstanbul bölümüne raporda yer verilmemiştir. Bu kararın arkasındaki diğer faktör de doğal afet riski genel sıralamada 13. sırada yer almıştır. Sıralamadaki yeri itibariyle doğal afet riski ve hazırlıkların aslında beklediğimiz kadar önemsenmediğini de tekrar hatırlamış olduk.
Raporda yer alacak STK’ların seçimini, risk analizine uygun şekilde gerçekleştirdik. Çocukların en temel hakkı olan nitelikli eğitime erişim kapsamındaki çalışmaları ile Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nı (TEGV) temsilen Genel Müdür Sait Tosyalı, eğitim eşitliği kapsamında Köy Okulları Değişim Ağı Derneği (KODA) temsilen temsilen Eş Direktör Gökçen Karaman ile mülakatlar yapılmıştır.
Türkiye Risk Raporu’nun verileri anket yöntemiyle toplanmış, 543 kişi ankete katılmıştır. Ağırlıklı olarak risk yönetimi uzmanları ve denetim uzmanları ile finans uzmanları olmak üzere üst düzey yöneticiler ve Yönetim Kurulu pozisyonundaki profesyoneller ankete katılım sağlamışlardır.
Ayrıca bu rapor çalışması veri analizi kısmında Prof. Dr. Elçin Aykaç Alp’in desteğini aldık. Bu raporun hazırlanmasında kritik bir rol üstlenen ve İstanbul Sanayi Odası İlk 100 Büyük İşletme ile Risk Yönetimi Olgunluk Değerlendirmesi bölümlerine katkılar sunan Yusuf Yıldırım’a gönülden teşekkür ederiz.
Raporla ilgili herhangi bir sorunuz veya yorumunuz olursa veya sonuçları görüşmek isterseniz, lütfen irtibata geçiniz.
En iyi dileklerimle
Prof. Dr. Davut Pehlivanlı
Türkiye Risk Raporu Direktörü
GRC Management | Risk Opto
Raporla ilgili sorularınız için info@grcmngmnt.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Türkiye Risk Raporu 2025 için tıklayınız
Bu vesileyle 2 haftalık sıklıkla yayınlanan Risk Bülteni’ne de abone olmanızı hatırlatırız.