
Dünyada bir açık var ama bu konu sadece hükümetler veya küresel şirketler ile ilgili değil …
Sadece Türkiye için değil tüm dünyada aynı problem var.
Ulusal hükümetler o veya bu gerekçe ile de olsa Merkez Bankaları, bütçe imkanları ve diğer enstrümanlarla hedeflerine paralel çalışmalarını sürdürüyor ve arta kalan maliyet/fonlama ise o günkü imkanlar dahilinde finanse ediliyor.
Nasıl finanse edildiğinin önemli yok.
Bu KKM olabiliyor, artan bütçe açıkları olabiliyor, Merkez bankası zararları ile de finanse edilibileyor.
Aslında kamunun finanse ettiği kısım mevcut vergi gelirlerini aşan kısım ve vergi tabanını genişletmek ve varlıklı kesime ek olarak küresel şirketlerden vergi geliri elde etmek de bu ortamda çok da mümkün değil.
Aşağıda Alman Merkez Bankası kar/zarar tablosu var. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama bu sonucu tartışmak çözümü getirmez.
Çözüm çok basit önümüzde duruyor: kamu harcamalarının kontrolu ve vergi gelirlerinin artırılması. Ek vergi gelirlerinin de varlıklı kesime ek olarak küresel şirketlerden elde edilmesi.
Bunu yapabilir miyiz?
Muhtemelen yapamayacağız ve Alman Merkez Bankası kar/zarar tablosunun veya Amerika bütçe açıklarının örnekleri artmaya devam edecek.
Küresel şirketler tarafından ise doğrudan sermaye yatırımı bekliyoruz, istihdam bekliyoruz, inovasyon bekliyoruz liste uzar gider.
Küresel şirketlerin finansal tablolara baktığımızda ise aradığımız açığın burada olmadığını görüyoruz.
Aslında açık veya diğer tabirle reel ekonomiden çekilen para türev piyasalarda, yükselen kripto varlıklarında, kayıtdışına çıkan altın/döviz gibi araçlarda, Merkez Bankalarının kasalarındaki altın stoklarında …
O zaman sonsöz olarak şunu söyleyebiliriz: risklerin artmasına paralel bütün dünya önlemlerini artırdı ama faturayı tüm dünyada ve Türkiye’de orta ve alt gelir grupları ödemekte …

Bir yanıt yazın